Pür, Julianna Baggott - Kitap Yorumu

Pür


Pressia, Infilakları ve ondan önceki hayatını hayal meyal hatırlıyor. Büyükbabasıyla birlikte yasadıkları delikte, insanlığın kaybettiği şeyleri düşünüyor: lunaparkları, sinemaları, doğum günü partilerini, anneleri ve babaları. Her şey küle döndü, hırpalandı, hiç iyileşmeyecek derecede yara aldı ve zarar gören bazı bedenler, bambaşka nesnelerle bütünlesti. Şimdi herkesin askeri eğitim görmesi gereken yaşa geldi Pressia. Tabii iki ihtimal var. Ya asker olacak ya da bedeni fazla zarar gördüyse eğitimdeki askerlerin canlı hedef tahtası olacak. Pressia'nın kaçması gerek.
İnfilaklardan tek bir yara almadan kurtulanlar da var. Pürler. Gökyüzündeki kubbelerinde, yerdeki insanlardan daha üstün olan, sağlıklı bedenlerini ve zihinlerini koruyacak şekilde yaşıyorlar. Bir Pür olan Partridge, kendini burada kapana kısılmış ve yalnız hissediyor, bir de farklı. O da kayıplarını düşünüyor sık sık, belki yuvası dağıldığı için. Babası duygusal olarak soğuk bir adam, ağabeyi intihar etmiş ve annesi, İnfilaklar sırasında Kubbe'ye adım atamadan kaybolmuş. Bu yüzden, birinin ağzından kaçan bir sözcük, annesinin hala hayatta olma olasılığını ona çıtlatınca, hayatını riske edip
Kubbe'yi terk ediyor ve annesini bulmaya koyuluyor.
Pressia ve Partridge karşılaşıyorlar. Tüm dünya başlarına yıkılıyor.



Sayfa sayısı: 500
Çeviri: Tülin Er
Yayınevi: DEX
D&R || IDEFIX || KITAPYURDU
Benim puanım: 5/5


Bu kitap. BU KİTAP.
İnternetten yapacağım 5 kitaplık alışveriş sırasında kargo fiyatını yok etmek için ucuz bir kitap ararken rastladım Pür'e. Distopya olduğunu öğrendikten ve fiyatını gördükten sonra da satın almaya karar verdim. Dolayısıyla bu kitabı diğerleri gibi büyük bir heyecanla beklemedim, kitaplarımın en altına koyup okuma sırasının gelmesini bekledim. 

Julianna Baggott tarafından yumruk yemiş gibi hissediyorum. O kadar güzeldi ki!

Hikayemizde 16 yaşındaki Pressia Belze'i takip ediyoruz. Kendisi infilaklardan sağ çıkan birkaç şanslıdan biri. Büyük babasıyla birlikte yaşıyor. Herkes gibi onun da infilaklardan kalma bir anısı var. Yumruğu. İnfilaklar sırasında elinde tuttuğu oyuncak bebek, eliyle kaynaşmış ve dolayısıyla bir
eli yerine ona infilakları sonsuza dek hatırlatacak olan bir oyuncak bebek kafasına sahip.
Kubbe'de yaşayan, patlamalardan hiçbir yara almadan kurtulan kesimden olan bir Pür, Partridge Willux, Annesinin bir azize olarak öldüğünü düşünüyor. Onun hikayeleriyle büyümüş. Annesinin yaşıyor olma ihtimalini duyunca kendi hayatını düşünmeden Kubbe'den kaçıyor. Pressia ile yolları kesişiyor.
Pressia'nın pek-de-hazzetmediği arkadaşı Bradwell de dahil olunca takım tamamlanıyor ve Partridge'in annesini aramaya yola koyuluyorlar. Bradwell de infilaklardan sağ çıkanlardan biri. Sırtında kuşlar var. Evet, gerçek kuşlar. İnfilaklar sırasında kuşlarla kaynaşmış.

Bu kitap karanlık bir kitap. Gerçek anlamda bir distopya. Fakat sanırım en sevdiğim yönlerinden biri de bu. Ayrıca, bir distopyadan beklenmeyecek şekilde gerçekçi yazılmış. Dünyayı hayal edebiliyorsunuz. Bu yönüyle bana biraz Açlık Oyunları ve Bana Dokunma'yı hatırlattı. Hani bir noktada kitaptan koparsınız, bütün diyaloglar gözünüzün önünde bir film gibi canlanır ya. Bu kitabı okurken o muhteşem hissi sık sık tattım.  

Kitabın sonu... Beklemediğim birçok şey ardarda gerçekleşti! Bir parçamın neredeyse koptuğunu hissettim. Kitabı bitirdiğimde elimden bıraktım ve sindirmek için birkaç dakikaya ihtiyacım oldu. Hayal edemeyeceğim bir sondu kesinlikle. 

Pür, aslında üç kitaplık bir seri. Kitapların isimleri sırasıyla Pür, Füzyon, Tutuşma. Şuan elimde sadece Pür ve Füzyon var, henüz Füzyon'u da okuyamadım, fakat üçüncü kitabı da almak isteyeceğime eminim. 

Eğer siz de benim gibi bir distopya aşığıysanız, Pür'ü okunacaklar listenize eklemelisiniz!

0 yorum:

Yorum Gönder