Cam Şato
Karsınızda Suikastçılar Kraliçesi Celaena Sardothien. Celaena ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Oysa o, eğitimli bir suikastçıydı, benzerlerinin en iyisiydi ama bir hata yapmış ve yakalanmıştı.
Genç yüzbaşı Westfall ona bir teklifle geldi. Celaena, kraliyetin en yetenekli savasçıları ve suikastçılarıyla katılacağı ölümüne bir yarışmada veliaht Prens Dorian'ı temsil edecek.
Yarışmayı kazanırsa kralı korumaya ve sonrasında özgür bırakılmaya hak kazanacak. Ama önce bir biri ardına ortaya çıkan cinayetlerin katilini bulmalı ve hayal bile edemeyeceği bir geleceğe hazırlanmalı.
Sayfa Sayısı: 499
Çeviri: Deniz Başkaya
Yayınevi: Dex
Benim Puanım: 3/5
Cam Şato (Nam-ı diğer Throne Of Glass) serisinin ilk kitabında baş karakterimiz Celaena Sardothien adındaki bir suikastçı. Sıradan bir suikastçı değil, o Adarlan Suikastçısı. Bir usta. En iyisi.
Celaena yakalandığında Endovier'daki bir madene yollanır ve yıllarını orada geçirir. Bir gün muhafızlar onu kollarından tutar ve "Hadi gidiyoruz" dercesine sürükleyerek Adarlan Veliaht Prensi Dorian Havilliard'ın huzuruna getirir. Orada Celaena'ya kralın yaveri olması için bir yarışma teklifi sunulur. Celaenanın aklında ise tek bir şey vardır, özgürlük. Yarışma teklifini kabul eder ve yarışmaya katılır.
DEX yayınları her zaman favori kitaplarımı çıkaran favori yayınevlerimden biri olacak, fakat bu kitabı keşke başka bir yayınevi çıkartsaymış dedim görünce. Öncelikle kapak... Nereden başlasam. Kitabın orijinal kapağı beni bu seriye başlamaya iten şeydi. Bu kapak ise benim için tam bir hayal kırıklığı. Sadece bu da değil. Sayfalar o kadar ince ki bu kitabın 499 sayfa olduğuna inanamadım.
Fakat şuanda yapmak istediğim şey yayınevini değil, kitabın kendisini eleştirmek.
Sarah J. Maas muhteşem bir yazar. Kendisinin Alexandra Bracken ile arkadaş olduğunu teşekkür sayfasında öğrenip havalara uçtum. İki muhteşem yazarın arkadaş olması garip bir şekilde beni mutlu etti. Neden bundan bahsettim bilmiyorum- güzel bir şey bence. Lütfen. *öksürük*
Fakat Sarah J. Maas'ın yarattığı bütün kadın karakterler güzel ve çekici olmak zorunda. Celaena cesur ve karakter olarak muhteşem birisi olmasına rağmen kitapta her güzel lafı geçtiğinde yüzümü buruşturdum. Anladık, güzelsin. Celaena'nın güzel olduğunu birçok karakterden birçok kez duymak beni karakterden biraz soğuttu doğrusu.
Dorian karakteri ise sanırım kitaptaki favori karakterim. Kitaba girdiği anda (ki sanırım beşinci sayfada giriyor) onu seveceğimi anladım. Kendisi bir veliaht prens için gerçekten garip ve alçakgönüllü bir karakter. Onun yerine burnu havada, klasik bir prens karakteri olsaydı sanırım kitabı bu kadar sevemezdim.
Peki nereden puan kırdım? Celaena'nın büyüleyici derecedeki güzelliğinin sürekli söz edilmesinden, birçok karakterin çok önemli olmasına rağmen çok sığ anlatılmış olmasından, bir de kitabın sonunun 'tahmin edilmeyecek' olması gerekirken beni hiç şaşırtmamış olmasından.
Kitabın konusu, yazış stili, çevirisi, karakterlerin arasındaki ilişkiler ise beni kitaba bağlayan etkenler. Özellikle Dorian. DORIAN!
İkinci kitabı alır mıyım? Elbette! Keşke serinin diğer kitapları da çabucak çıksa da onları da hemen alabilsem!
0 yorum:
Yorum Gönder